Avalde Eş Rızası
Avalde Eş Rızası
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 20.04.2018 tarihli, 2017/4 E. – 2018/5 K. Sayılı kararı ile kefalette eş rızasına Türk Borçlar Kanunu’nun 584.maddesindeki düzenlemenin “aval” işleminde uygulanması gerekmediğine ilişkin oyçokluğu ile karar verdi.
Kefalet Sözleşmesinin tanımı, TBK 581.maddesinde; “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde yapılmıştır. Yine Türk Borçlar Kanunu 583.maddesinde ise kefalet sözleşmesinin şekil şartı belirtilmiştir.Bu maddede belirtilen şekil şartı gereğince kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; öncelikle yazılı olması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın belirtilmesi, kefalet tarihini içermesi gerekmektedir. Bununla birlikte; Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde KENDİ EL YAZISIYLA belirtmesi şarttır.
Kefalet Sözleşmesinin geçerliliğini etkileyen bir diğer husus ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu kararına esas teşkil eden Türk Borçlar Kanunu 584.madddesidir. Bu maddede; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.” Kefalet Sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu 583. Maddesinde ki şekil şartlarına uygun olsa dahi, 584.Madde gereğince Kefilin eşinin rızası olmadıkça geçerli bir şekilde kefalet sözleşmesinin ortaya çıkmayacağı sabittir.
Aval ise Türk Ticaret Kanunu 700-702 maddelerinde düzenlenen bir kambiyo taahhüdüdür. Aval ile kambiyo senedinin ödenmesi hususunda tamamen yada kısmen teminat altına alınması amaçlanmaktadır. Türk Ticaret Kanunu 701.maddesinde aval hususunun şekli belirtilmiş olup, bu yasal düzenleme gereğince;“Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır. Aval "aval içindir" veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır. Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır.”
Bu tanımlamalardan hareketle, kambiyo kefaleti olarak kabul edilen aval için eş rızasının gerekli olup olmadığı hususunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay Hukuk Daireleri arasında ortaya çıkan görüş aykırılıkları Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu tarafından alınan karar ile son bulmuştur.Bahsedilen bu içtihadı birleştirme kararında; “Kefalet ile avalin her ikisinin de kişisel güvence sağladığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak kefalete dair hükümler kefili alacaklıya karşı korurken avale ilişkin hükümlerin hamili, asıl borçlu ile müracaat borçlularına karşı koruduğunun gözden kaçırılmaması gerekir. Bu bakımdan kefalet ile aval hükümlerinin birbiriyle kıyaslanması normun koruma amacı ile de uygun düşmeyecektir.Bu noktada önemle vurgulamak gerekir ki, avalde eş rızasının aranması kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyeti ile örtüşmemektedir. Tek bir senedin tedavül etmesi ile avalistin evli olup olmadığına, evli ise eşinin avale rıza gösterdiğine ilişkin diğer kayıt ve belgelerin eklenmesi ile kambiyo senedinin hacmen çok büyüyeceği tartışmasızdır. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun eşin rızası ile ilgili getirdiği 584. maddesi hükmü, Kanun’un yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden itibaren iş hayatını yavaşlattığı yönünde ağır eleştirilere maruz kalması nedeniyle ticari hayatın doğal akışını kolaylaştırma gerekçesiyle 28/03/2013 tarihinde 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle TBK’nın 584’üncü maddesine kefalette eş rızasının aranmayacağı ve ağırlıkla ticari hayatı ilgilendiren haller bir istisna hükmü olarak üçüncü fıkra eklenmiştir. Kanun koyucunun bu istisnalar arasında avali de göstermemesi, aslında en başından beri avalde eş rızasının aranmadığına işaret etmesi bakımından önemlidir. Kanun koyucunun, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kefalet müessesesinde eşin rızasını ararken, aynı tarihte (01/07/2012) yürürlüğe giren ve daha özel bir kanun olan Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlediği aval için eş rızasını aramamasını gözden kaçtığı şeklinde değerlendirilmemesi gerekir. TBK m. 603'ün avali kapsadığının kabulü, aynı tarihte yürürlüğe giren TBK ve TTK hükümlerinin bir kısmının uygulanmayacağı sonucuna götürür. Nitekim kanun koyucu TBK m. 584’de Kanunun yürürlüğünden kısa süre sonra 6455 sayılı Kanun ile eklediği üçüncü fıkra ile maddenin kapsamını sınırlamıştır. Kanun koyucunun bu sırada avali sınırlamaya dahil etmemesine yüklenecek anlam, avali TBK m. 603 kapsamında görmemesi olarak kabul etmek gerekir. Aksi durum, kanun koyucunun avalin evli olup olmadığının ve TBK m. 584/3’deki istisnaların bulunup bulunmadığının araştırılmasını hamile yükleyeceği sonucuna götüreceği, böyle bir durumun; hamile külfet yükleyeceği gibi kambiyo hukukunun tedavül kabiliyetinin sürati ile de uyum sağlamayacağı açıktır.” gerekçesi ile aval için eş rızası gerekmediğine hükmedilmiştir.